
Eğitimde Fırsat Eşitliği: Türkiye’deYapısal Farklılıklar ve Küresel Perspektif
Gazanfer Bilal KALAYCIOĞLU
Eğitim, bireylerin sosyal, kültürel ve ekonomik hayata katılımını sağlayan en temel araçlardan biridir. Türkiye’de okulların büyük çoğunluğu ilçe ve il merkezlerinde, köylerde ise yalnızca sınırlı sayıda ilkokul bulunmaktadır. Bu durum, şehir içi ve şehirler arası eğitimde kalite farklarını görünür hâle getirmiş, dershanelere ve özel eğitim kurumlarına yönelimi artırmıştır. Makale, Türkiye’de eğitimde fırsat eşitsizliğini tarihsel, yapısal, sosyo-ekonomik ve uluslararası karşılaştırmalar üzerinden ele almakta, bilimsel teoriler ve istatistiklerle destekleyerek çözüm önerileri sunmaktadır.
1.Tarihsel Bağlam
Cumhuriyetin ilanından sonra Türkiye’de modern eğitim sisteminin temelleri atılmış, devlet okulları ağırlıklı olarak il ve ilçe merkezlerinde kurulmuştur. Köylerde yalnızca az sayıda ilkokul açılmış ve düşük nüfus nedeniyle bu okullar küçük ölçekli olmuştur. 1960’lı yıllarda merkezi sınavların yaygınlaşması, eğitimde kalite farklarını görünür hâle getirmiştir. 1970’ler ve 1980’lerde artan öğrenci sayısı ve devlet okullarındaki altyapı eksiklikleri, dershanelerin doğmasına yol açmıştır. Dershaneler, özellikle şehir merkezlerindeki öğrenciler için sınav başarısını artıran bir destek aracı hâline gelmiştir.
1990’lardan itibaren dershaneler, sadece üniversite hazırlığı değil, aynı zamanda ortaöğretimdeki kalite boşluğunu doldurmuş, özel eğitim sektörü ve sınav odaklı eğitim kültürünü pekiştirmiştir. Bu tarihsel süreç,eğitimde fırsat eşitsizliğinin köklerinin yalnızca bireysel değil, sistemik olduğunu göstermektedir.
2.Fiziksel ve Akademik Altyapı
Türkiye’de okulların fiziksel altyapısı şehirler ve okullar arasında büyük farklılıklar göstermektedir. İl ve ilçe merkezlerindeki bazı liseler, modern laboratuvarlar, kütüphaneler, spor salonları ve dijital materyallere sahipken; küçük ilçelerdeki okullar bu imkânlardan yoksundur. Köylerdeki sınırlı sayıda ilkokul, düşük öğrenci sayısına rağmen yeterli derslik ve eğitim materyaline ulaşmakta zorlanmaktadır.
MEB’in 2023–2024 istatistiklerine göre Türkiye genelinde derslik başına düşen öğrenci sayısı ortalama 20–25 civarındadır. İlkokullarda bu oran yaklaşık 22’dir. Ancak büyükşehirlerde ve kırsalda bu değer arasında farklar oluşabilmektedir; bazı ilçelerde 30’a yaklaşan sınıf mevcudu dikkat çekmektedir. Dersliklerin donanımı ve laboratuvar olanakları şehir merkezlerindeki okullara kıyasla çok daha sınırlıdır. Bu farklılık, öğrencilerin eğitim kalitesini doğrudan etkileyen bir faktördür.
3.Öğretmen Niteliği
Öğretmenlerin deneyimi, pedagojik becerileri ve mesleki gelişim fırsatları, eğitimde kaliteyi
belirleyen en önemli unsurlardandır. Şehir merkezlerindeki okullarda deneyimli ve uzmanlaşmış öğretmenler yoğunlaşırken, küçük ilçelerde ve köylerde genç ve deneyimsiz öğretmenler görev yapmaktadır. OECD verilerine göre, Türkiye’de kırsal veya küçük şehir okullarındaki öğretmenlerin hizmet içi eğitim ve mesleki gelişim fırsatları, şehir merkezlerindeki öğretmenlerin yaklaşık yarısı
kadardır.
Bu durum, öğrenci başarısını ve eğitimde fırsat eşitliğini doğrudan etkiler. Dershanelerde çalışan öğretmenler, çoğu zaman düşük maaş ve güvencesizlik ile sınav odaklı yoğun bir tempoda çalışmakta, öğrencilerin akademik başarılarını artırmada kritik rol oynamaktadır.
4.Sosyo-Ekonomik ve Coğrafi Farklılıklar
Ebeveynlerin gelir düzeyi, eğitim seviyesi ve sosyal sermaye, öğrencilerin akademik
başarısını doğrudan etkiler. Büyükşehirlerde aileler, çocuklarını ek kurslar ve özel derslerle destekleyebilirken, bazı küçük şehirlerde bu imkânlar sınırlıdır. Ulaşım zorlukları ve sosyal çevre farkları, şehirler arası ve şehir içi eşitsizliği derinleştirmektedir.
Türkiye’deki eğitimde fırsat eşitsizliği, yalnızca köy-şehir farkından kaynaklanmaz; aynı
şehir içindeki liseler ve okullar arasındaki kalite farkları da öğrencilerin sınav başarısını etkiler. Örneğin, İstanbul ve Ankara gibi büyükşehirlerde devlet okulları ile özel liseler arasındaki başarı farkları, dershanelere olan
talebin temel nedenlerinden biridir.
5.Uluslararası Karşılaştırmalar
OECD ve UNESCO raporları, Türkiye’de eğitimde fırsat eşitliğinin OECD ortalamasının
altında olduğunu göstermektedir. Finlandiya ve Kanada’da tüm okulların altyapısı ve öğretmen kalitesi standarttır; şehir-kırsal farkı neredeyse
yoktur. Singapur ve Güney Kore’de merkezi standartlar ve öğretmen kalitesi sayesinde okul türleri arası fark minimize edilmiştir.
Türkiye’de ise şehirler arası ve şehir içi kalite farkları, dershanelere olan talebin artmasına neden olan temel yapısal sebepler arasında yer almaktadır. PISA 2018 sonuçlarına göre Türkiye, matematik, fen ve okuma becerilerinde OECD ortalamasının altındadır ve özellikle düşük sosyo-ekonomik düzeydeki öğrenciler
bu farktan en çok etkilenmektedir.
6.İstatistikler ve Örnek Olaylar
TÜİK 2023 verilerine göre, Türkiye’de toplam 33.000 ilkokul, ortaokul ve lise bulunmaktadır; bunların yalnızca yaklaşık %5’i köylerde yer almaktadır.
Büyükşehirlerde öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 15–18 iken, bazı ilçelerde bu oran 25–30’a kadar çıkmaktadır.
Örnek pilot proje: MEB’in 2022’de başlattığı “Dijital Eğitim Platformları” uygulaması, şehirler arası eşitsizliği azaltmak amacıyla uzaktan etüt ve ders desteği sunmuştur.
7.Bilimsel Teoriler
Vygotsky’nin Yakınsak Gelişim Alanı Teorisi: Rehberlik ve destek ile öğrencilerin potansiyelleri gerçekleştirilebilir; eksik destek fırsat eşitsizliğini artırır.
Piaget’in Bilişsel Gelişim Kuramı: Eğitim materyali ve sosyal çevre, bilişsel gelişimi doğrudan etkiler; altyapı eksikliği öğrencilerin öğrenme sürecini kısıtlar.
Coleman Raporu (1966): Sosyo-ekonomik farklılıkların eğitimdeki başarı farklarını belirlediğini göstermiştir; Türkiye’de de benzer bir yapı gözlenmektedir.
8.Çözüm Önerileri
1.Okul altyapısını güçlendirmek: Laboratuvar, kütüphane ve dijital materyaller sağlanmalı.
2.Öğretmen niteliğini artırmak: Hizmet içi eğitim ve teşviklerle mesleki donanım geliştirilmelidir.
3.Dijital eğitim ve uzaktan destek: Online etütler yaygınlaştırılmalı.
4.Eşitsizliği azaltacak standartlar: Şehir içi ve şehirler arası kalite farklarını minimize edecek politikalar uygulanmalı.
5.Uluslararası iyi uygulamalar: Finlandiya, Kanada ve Singapur örnekleri Türkiye’ye adapte edilmelidir.
Sonuç
Türkiye’de eğitimde fırsat eşitsizliği, şehirler arası ve şehir içi kalite farklarından kaynaklanmaktadır. Köylerde sadece az sayıda ilkokul bulunmakta ve bu okullar küçük öğrenci gruplarına hizmet vermektedir. Uluslararası karşılaştırmalar, fırsat eşitsizliğini minimize eden ülkelerde dershanelere olan talebin düşük
olduğunu göstermektedir. Eğitimde fırsat eşitliği sağlanmadığı sürece öğrencilerin akademik başarısı ve toplumsal eşitlik hedefleri tam anlamıyla gerçekleştirilemez. Bu nedenle devlet politikaları, okullar arasında kalite farklarını azaltacak ve tüm öğrenciler için eşit fırsatlar sağlayacak şekilde yeniden yapılandırılmalıdır.