
ORTADOĞU’NUN KADINLARI BAŞÖRTÜLERİNİ ÇIKARABİLİR !
Dr. Arif YILMAZOĞLU
Ortadoğu’nun kadınları başörtülerini Ortadoğu’nun yöneticileri ve erkekleri karşısında çıkarabilir!
Öyle zannediyorum ki yazının başlığını okuyan özellikle dindar insanlar “Senin ağzından çıkanı kulağın duyuyor mu, bu ne hadsizlik, bu ne cüret !” diyebilir… Nur suresi 31. ayeti kadınlara tesettürü emreder ve Allah kimlere karşı tesettürlü olmalarını gerektiğini açıkça ifade eder. Dolayısıyla tesettürün farz olduğu kesin bir şekilde dile getirilmiştir. Peki bu ayetin kesin hükmüne rağmen nasıl yukarıdaki gibi bir cümle beyan edilebilir ? Bu iki cümle birbirine zıt değil midir ? Bu sorular aklımızın bir köşesinde dururken gelin şimdi sizlerle Hicri olarak yaklaşık 1200 yıl öncesine gidelim.
Asıl ismi Ebû’l-Muğît Huseyn bin Mansûr bin Mehemmed Beyzâvî olan bizlerin Hallac-ı Mansur olarak bildiği âlim bu zat 858 yılında İran’ın Meyghan Kırsalı’ndaki Tûr köyünde
meydana gelmiştir. Babasının mesleğinden dolayı Hallac lakabını almıştır. Hallac-ı Mansur, Allah aşkıyla yoğrulmuş, dünyayı elinin tersiyle itmiş, o çağın insanının anlayamayacağı bir mertebeye ulaşmış kalp ve gönül ehli bir insandır. Hallâc’ı Mansur’un Allah’ta eriyip yok olmak manasına gelen “En-el Hak”, yani “Ben Hakk’ım” sözlerinden ötürü 912 yılında tutuklanmış ve 8 yıl hapis hayatı yaşamıştır. Mansur’a karşı tepkilerin artmasının ardından Hallac-ı Mansur, burnu, kolları ve ayakları kesildikten sonra idam edilmiştir. Çeşitli kaynaklar, başının kesilerek Dicle üzerindeki
köprüye dikildiğini ve gövdesinin yakılıp küllerinin nehrin sularına savrulduğunu ifade etmektedir. Asıl mevzumuz şimdi başlıyor…
Mansur idam’a götürülürken şu hadise nakledilir.
Hallac-ı Mansur darağacına götürülürken son kez kız kardeşiyle vedalaşmasına izin verilir. Kız kardeşi gelir ama başörtüsüzdür. Muhafızlar “Başörtün nerede? Erkeklerin arasına nasıl böyle çıkıyorsun !” diye öfkeyle bağırır. Kız kardeşi tam orada tarihe “durun ve beni dinleyin !” çapta şu sözü haykırır.
“Ben burada Mansur’dan başka erkek göremiyorum.” der.
Peki Mansur idama götürülürken seslerini çıkartmayan ve bu haksızlığa dur demeyen onlar gerçekten erkek miydi ! Buna tarih ve okuyucuların kendisi karar versin…
Nasıl ki kadınlarda şefkat ve merhamet duyguları erkeklere göre daha baskınsa bir erkekte de cesaretli olmak gibi davranışlar genellikle daha baskındır. Bunun tersi de söz konusudur ancak Allah genellikle bazı duygu ve latifeleri kadınlarda daha öne çıkarmışken bazı duygu ve latifeleri de erkeklerde öne çıkarmıştır, böylece kadın erkek birbirini tamamlamıştır. İşte Mansur’un kız kardeşi cesaretin erkeklerde daha baskın olması gerektiğine dikkat çekerek “haksızlığa karşı susan, üç maymunu oynayan ve güce boyun eğen siz mi erkeksiniz !” diyerek aslında hakikatşinas ve cesur bir vicdanın çevresinde olmadığına dikkat çeker.
Gazze’deki Sağlık Bakanlığı, Ekim 2023’ten bu yana İsrail’in Filistinlilere yönelik soykırımı sonucu öldürülen Filistin sayısını 65 bin 344 olarak açıklamıştır. Avustralyalı bilim insanı Dr.
Gideon Polya ve Griffith Üniversitesi Öğretim Görevlisi Prof. Richard Hil’in yayınlanan çalışmasına göre ise İsrail’in 7 Ekim 2023’ten bu yana öldürdüğü Filistinli sayısı 680 bindir. Filistin halkı bir yandan İsrail’in bombaları
altında can verirken diğer yandan açlık ve susuzluk karşısında hayatlarını kaybetmektedir. Ortadoğu’nun sözde Müslüman devletlerinin bir kısmı ticaretini sürdürerek, limanlarını ve hava sahalarını İsrail gemi ve uçaklarına açık tutarak, çelik, çimento, gıda ürünleri, askeri malzemeler vb. ürünlerin İsrail’e ihracatını yaparak bu zulmü desteklerken diğerleri ise sessiz kalmayı tercih etmiştir. Doğrudan ya da dolaylı destek veren devletlerinin yanısıra kendi ülkemin iktidarı söylemde İsrail karşıtı bir tavır sergileyerek halkı manipüle ederken diğer yandan arka kapılar ardından limanlarımızdan İsrail’li gemilerinin kalkmasına müsaade etmekte, Baku-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattı üzerinden İsrail’e sağlanan petrolden dolayı geçiş ücreti almaya devam etmektedir. Yemen hariç Ortadoğu ülkelerinin ve yöneticilerinin eline doğrudan ya da dolaylı olarak masum Filistinlilerin kanı bulaşmıştır ! Bu zulme gerek doğrudan destek veren gerekse susarak bu soykırımın devam etmesinin sağlayan biz Ortadoğu ülkelerinin yöneticilerinin elleri kirli ve kanlıdır… O vefat eden on binlerce insanın ahı peşimizi bırakmayacaktır, ne bu dünyada ne de diğer tarafta…
Ey zulme alkış tutan Ortadoğu’nun alçak yöneticileri ve liderleri… Ey hak hak deyip zalim bir devlete destek vererek on binlerce masumun kanına giren ve en büyük haksızlığı yapan sefiller ! Değil Müslümanlığın, insanlığın dahi kıyısından geçmemiş iki ayaklı bedbahtlar… Nesl-i âti binler nefret ve lanetle sizleri anacaktır !
Ey Ortadoğu’nun kadınları ! Çıkarın başörtülerinizi, zira erkek yoktur bu coğrafyada ! Çevrenizdeki insanlar tıpkı o muhafızlar gibi “Başörtün nerede? Erkeklerin arasına nasıl böyle çıkıyorsun!” diyecek gibi olursalarsa siz de Mansur’un kız kardeşi gibi en yüksek ve en gür
seda ile “Biz bu coğrafyada erkek göremiyoruz !” deyiniz ! Yazıyı noktalamadan önce bir
meseleyi açıklığa kavuşturmak isterim. Bu yazıda vurgulanan nokta Ortadoğu kadınlarının başörtülerini çıkarması meselesi değildir, Ortadoğu ülkelerinin yöneticileri ve halkının zalime doğrudan ya da dolaylı olarak (susarak vb.) destek sunması karşısındaki olması gereken feryadı figandır, isyandır, ahu enindir…
Son olarak Üstad Bediüzzaman Said Nursi gibi deriz ki TÜKÜRÜN ZALİMLERİN VE ONLARLA AÇIK, GİZLİ İŞ TUTANLARIN HAYASIZ YÜZLERİNE !