Türkiye’de Ceza Adalet Sistemi: Cezaevlerinin Durumu, Hukuki Sorunlar ve Liberal Parti’ninÇözüm Önerileri
G. Bilal KALAYCIOĞLU
Giriş:
Türkiye’de ceza adalet sistemi, son yıllarda toplumsal, siyasal ve hukuki yönleriyle yoğun biçimde tartışılan bir alan hâline gelmiştir.Cezaevlerinin kapasite sınırlarını aşması, yargı süreçlerindeki belirsizlikler, ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek fiillerin “suç” kategorisine alınması ve uzun tutukluluk süreleri, hem insan hakları hem de adalet açısından ciddi sorunlar doğurmaktadır. Özellikle 2016 sonrası dönemde, Olağanüstü Hal (OHAL) KHK’larıyla görevlerinden uzaklaştırılan kamu çalışanları, gazeteciler, akademisyenler ve sivil toplum temsilcileri üzerinde yoğunlaşan yargılamalar, adalet sistemine duyulan güveni zedelemiştir.
Bu makale, Türkiye’deki ceza infaz kurumlarının mevcut durumunu verilerle ortaya koymakta, yargı bağımsızlığının zayıflamasıyla ortaya çıkan hukuki sorunları incelemekte ve Liberal Parti’nin önerdiği reform paketiyle çözüm yollarını ele almaktadır.
- Türkiye’de Cezaevlerinin Mevcut Durumu ve Doluluk Oranı
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü’nün (CTE) 2025 verilerine göre,
Türkiye genelinde 406 ceza infaz kurumu bulunmaktadır. Bunların 291’i kapalı, 115’i açık statüdedir. Ayrıca 10 kadın, 9 çocuk, 7 yüksek güvenlikli (F tipi), 1 S tipi, 1 Y tipi, 61 T tipi, 28 L tipi ve 20 E tipi cezaevi mevcuttur.
Toplam mahpus sayısı 340 bini aşmış durumdadır. Bu sayı Türkiye’yi Avrupa’da kişi başına düşen en yüksek mahkûm oranına sahip ülke konumuna getirmektedir (Council of Europe Annual Penal Statistics, SPACE I Report, 2024).Cezaevlerinin kapasite oranı %120’nin üzerindedir, yani her 100 kişilik kapasiteye karşılık 120’den fazla tutuklu veya hükümlü bulunmaktadır.
Açık cezaevlerinde yaklaşık 95 bin, kapalı cezaevlerinde ise 245 bin kişi kalmaktadır. Bu tablo, cezaevlerinin yalnızca suçla mücadele aracı olarak değil, aynı zamanda siyasal ve toplumsal bir baskı mekanizmasına dönüştüğünü göstermektedir.
- Cezaevi Tipleri ve Yapısal Özellikleri
Türkiye’de cezaevleri “güvenlik düzeyi ve hükümlü tipi” esas alınarak sınıflandırılır.
T Tipi cezaevleri: Genellikle hem tutuklu hem hükümlülerin kaldığı orta güvenlikli cezaevleridir.
F Tipi cezaevleri: Yüksek güvenlikli, tecrit esaslı cezaevleridir; özellikle terör ve örgüt suçlarından hüküm giyenler burada tutulur.
L ve E Tipi cezaevleri: Eski tip, kalabalık koğuş sistemine dayalı yapılardır.
S ve Y Tipi cezaevleri:** son yıllarda inşa edilen yeni model** yüksek güvenlik kurumlarıdır ve hücre tipi yerleşim ağırlıktadır.
Bu yapılar, güvenliği sağlasa da mahkûmların sosyalleşmesini, rehabilitasyon sürecini ve yeniden topluma kazandırılmasını zorlaştırmaktadır.
- Hukuki Sorunlar ve Uzayan Yargı Süreçleri
Türkiye’de tutukluluk, yargılamanın istisnası değil neredeyse normu hâline gelmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye hakkında “uzun tutukluluk” ve
“adil yargılanma hakkının ihlali” nedeniyle defalarca ihlal kararı vermiştir. Ancak bu kararların büyük bölümü uygulanmamaktadır.
AİHM’in Selahattin Demirtaş (2020) ve Osman Kavala (2022) kararlarında, tutuklamaların siyasi amaçlı olduğu belirtilmiş ve derhâl serbest bırakılmaları talep edilmiştir. Buna rağmen Türkiye, bu kararları yerine getirmemiştir. Bu durum, Avrupa Konseyi’nin Türkiye’yi denetim sürecine almasına neden olmuştur.
Uzun yargılamalar, hem insan hakları açısından ihlal teşkil etmekte hem de cezaevlerindeki doluluk oranını artırmaktadır.
- 2016 Sonrası KHK’lılar, Gazeteciler ve Akademisyenler
15 Temmuz darbe girişimi sonrası çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile
yüz binlerce kamu görevlisi ihraç edildi; on binlercesi gözaltına alındı veya tutuklandı. Gazeteciler, akademisyenler, sivil toplum temsilcileri “örgüt üyeliği” veya “propaganda” suçlamalarıyla uzun süreli tutukluluklara maruz bırakıldı. Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) verilerine göre, Türkiye halen dünyada en çok gazeteci tutuklayan ülkelerden biri konumundadır. KHK’lılara yönelik yargı süreçlerinde, delil yerine kanaate dayalı yargı kararlarının öne çıkması, adalet sisteminin
tarafsızlığına olan güveni sarsmıştır.
- “Terörsüz Türkiye” Projesi, Af Tartışmaları ve Meclis Görüşmeleri
2025 yılı itibarıyla gündeme gelen “Terörsüz Türkiye” projesi, PKK bağlantılı suçlardan hükümlülere yönelik bir yasal düzenleme hazırlığı içeriyor. Ancak bu kapsamda KHK’lılar, gazeteciler, siyasi tutuklular kapsam dışı bırakılmıştır. TBMM İnsan Hakları Komisyonu’nda muhalefet partileri, bu düzenlemenin “siyasi mahkûmları dışarıda bırakarak eşitlik ilkesini zedelediğini” savunmuştur. İktidarın olası genel af yaklaşımı ise seçici bir uygulama olarak değerlendirilmekte, kamuoyunda “kimlere adalet?” sorusu tartışılmaktadır.
- AİHM Kararlarının Uygulanmaması ve Yargı Bağımsızlığı
AİHM kararlarının uygulanmaması, yalnızca bireysel mağduriyet değil, Türkiye’nin uluslararası itibarı açısından da ciddi bir kriz doğurmaktadır. Avrupa Konseyi’nin 2023 raporunda Türkiye, “kararları sistematik biçimde uygulamayan ülkeler” arasında anılmıştır.
Yargı bağımsızlığının zedelenmesi, hâkim ve savcıların mesleki güvencesinin siyasi baskılara açık hâle gelmesi, adaletin evrensel ilkelerden uzaklaşmasına neden olmuştur.
- Cezaevlerinde Yaşam Koşulları ve Hak İhlalleri
İnsan Hakları Derneği’nin (İHD) 2024 raporuna göre, Türkiye’deki cezaevlerinde yetersiz beslenme, sağlık hizmetlerine erişim eksikliği, tecrit ve kötü muamele yaygındır. Özellikle F tipi cezaevlerinde uzun süreli yalnızlaştırma uygulamaları, Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi (CPT) tarafından “insanlık dışı” olarak tanımlanmıştır.
Ayrıca, denetimli serbestlik uygulamaları idarelerin keyfi kararlarına bırakılmış, muhalif tutuklular bu haktan çoğu zaman yararlandırılmamıştır.
Liberal Parti’nin Çözüm Önerileri: Adalet, Özgürlük ve Reform Odaklı Yeni Bir Ceza Sistemi
Liberal Parti, ceza adalet sisteminin yeniden inşasında “özgür birey, bağımsız yargı ve insan onuruna saygılı devlet” ilkelerini merkeze alır. Türkiye’nin mevcut ceza sistemindeki yapısal tıkanıklıkları çözmek için sekiz ana reform önerisi sunulmuştur.
- Yargı Bağımsızlığının Güvence Altına Alınması
Adaletin en temel unsuru, yargının yürütmeden tamamen bağımsız olmasıdır. Bugün hâkim ve
savcı atamaları büyük ölçüde yürütme etkisindedir; bu durum, özellikle siyasi
davalarda tarafsızlığı gölgelemektedir. Liberal Parti, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun (HSK) yapısının kökten değiştirilmesini önermektedir.
Yeni sistemde HSK üyeleri; yarısı yargı mensupları, diğer yarısı ise barolar, hukuk fakülteleri ve Meclis’teki tüm partilerin uzlaşısıyla seçilmelidir. Cumhurbaşkanı’nın atama yetkisi kaldırılmalı, disiplin ve görevden alma süreçlerinde yürütmenin etkisi son bulmalıdır. Bu model, Avrupa Konseyi’nin “Venedik Komisyonu İlkeleri” ile de uyumludur.
- Tutuklulukta Süre Sınırı ve Alternatif Tedbirlerin Geliştirilmesi
Türkiye’de tutuklama, çoğu zaman ceza infazının ön aşaması gibi kullanılmaktadır. Liberal Parti, tutukluluğun yalnızca kaçma ve delil karartma tehlikesi durumlarında
uygulanmasını savunur.
Yeni sistemde tutukluluk azami 6 ay olacak; bu sürenin uzatılması yalnızca ağır cezalık dosyalarda, hâkim gerekçesiyle en fazla 1 yıl daha mümkün olacaktır. Bunun yanı sıra, adli kontrol, elektronik kelepçe, teminatla serbestlik gibi alternatif tedbirler yaygınlaştırılacaktır. Bu yaklaşım, hem cezaevlerindeki doluluğu azaltacak hem de “suçluluğu kanıtlanmamış kişilerin” cezalandırılmasının önüne geçecektir.
- AİHM ve Anayasa Mahkemesi Kararlarının Kesin Bağlayıcılığı
Liberal Parti, Türkiye’nin taraf olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ve Anayasa
Mahkemesi kararlarının bağlayıcı hukuk normu olduğunu açık biçimde kabul eder.
Her iki mahkemenin kararlarının uygulanmaması, yalnızca uluslararası yükümlülüğe değil, Anayasa’nın 90. maddesine de aykırıdır. Bu nedenle, Liberal Parti’nin
reform paketinde bu kararları uygulamayan kamu görevlilerine disiplin ve tazminat sorumluluğu getirilmesi öngörülmektedir. Böylece AİHM kararları kâğıt üzerinde kalmayacak, yargı kararlarının fiilen uygulanması sağlanacaktır.
- Cezaevlerinde Rehabilitasyon ve Eğitim Odaklı Yeni Bir Model
Cezaevleri yalnızca suçluların cezalandırıldığı yerler değil, topluma yeniden kazandırıldıkları kurumlar olmalıdır. Liberal Parti, mevcut “tecrit ve cezalandırma” anlayışının yerine rehabilitasyon merkezli infaz sistemini önermektedir.
Her cezaevinde zorunlu eğitim, mesleki kurs, psikolojik destek ve topluma dönüş programları oluşturulacak. Hükümlülerin topluma kazandırılması, suçun tekrarını
önleyecek en etkili yöntemdir. Ayrıca, mahkûmların üretim faaliyetlerine katılması teşvik edilerek cezaevlerinin kendi kendine yeten kurumlar hâline gelmesi sağlanacaktır.
- Denetimli Serbestlikte Şeffaflık ve Eşit Uygulama
Mevcut sistemde denetimli serbestlik uygulaması, çoğu zaman cezaevi idarelerinin takdirine bırakılmakta, muhalif tutuklular bu haktan yararlanamamaktadır.
Liberal Parti, bu sorunu kökten çözmek için bağımsız Denetimli Serbestlik Kurulları oluşturulmasını savunmaktadır.
Bu kurulların kararları kamuya açık olacak, hangi mahkûmun neden bu haktan yararlandığı veya mahrum bırakıldığı şeffaf biçimde yayınlanacaktır. Böylece keyfi uygulamaların önüne geçilecek ve hukuk güvenliği sağlanacaktır.
- İfade Özgürlüğü ve Basın Üzerindeki Kısıtlamaların Kaldırılması
Gazeteciler, yazarlar, akademisyenler ve düşünce insanları; fikirlerini ifade ettikleri için cezalandırılmamalıdır. Liberal Parti, Türk Ceza Kanunu’nun 301. ve Terörle Mücadele Kanunu’nun 7/2. maddelerinin yeniden düzenlenmesini savunmaktadır.
Bu kapsamda, yalnızca doğrudan şiddet çağrısı içeren eylemler cezai yaptırıma tabi olacak, düşünce açıklamaları tamamen ifade özgürlüğü kapsamında korunacaktır.
Bu reform, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin içtihatlarıyla da uyumlu bir
demokratik standart yaratacaktır.
- KHK’lılar İçin Adil Yargılanma, Göreve İade ve Hakların Tam Telafisi
2016 sonrası OHAL sürecinde çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile on binlerce kamu görevlisi, hiçbir yargı sürecine tabi tutulmadan, savunma hakkı tanınmadan görevlerinden ihraç edilmiştir. Bu uygulamalar, Anayasa’nın hukuk devleti, masumiyet karinesi ve adil yargılanma ilkeleriyle açık biçimde çelişmektedir.
Liberal Parti, KHK’larla yapılan tüm ihraçların hukuken geçersiz kabul edilmesi gerektiğini savunmaktadır. Bu kapsamda, hiçbir somut delile dayanmayan, yalnızca kanaat veya fişleme listeleriyle gerçekleştirilen ihraçların tamamının iptal edilmesi; tüm KHK’lıların görevlerine, kadro ve derece hakları korunarak
koşulsuz iade edilmesi gerekmektedir.
Ayrıca, görevden uzak kaldıkları süre boyunca kesilen maaşların, özlük haklarının ve sosyal güvenlik primlerinin eksiksiz biçimde ödenmesi; uğranılan maddi ve manevi zararların tazminat yoluyla telafisi sağlanmalıdır.
Bu sürecin adil, şeffaf ve siyasi etkiden tamamen bağımsız biçimde yürütülmesi için, yargı güvencesi altında çalışan “Bağımsız Hak İade Kurulu” kurulmalıdır.
Bu adım, yalnızca bireysel hak ihlallerinin giderilmesi değil, aynı zamanda devletin kendi vatandaşına karşı hukuk güvenliğini yeniden tesis etmesi anlamına gelecektir. Böylece Türkiye, toplumsal barış ve adalet duygusunu güçlendiren bir yeniden normalleşme sürecine girecektir.
- Şeffaf Af Politikası ve Yeniden Topluma Kazandırma Programı
Genel af, devletin güçsüzlüğünün değil; adalet ve toplumsal barışı yeniden tesis etme iradesinin bir göstergesi olmalıdır. Liberal Parti, af düzenlemelerinin kapalı kapılar ardında değil, Meclis’te tüm partilerin katılımıyla, şeffaf biçimde tartışılmasını savunmaktadır.
Af kapsamı belirlenirken “suçun niteliği” değil, “yeniden topluma kazandırılma potansiyeli” esas alınmalıdır. Ayrıca aftan yararlananlar için psikolojik, sosyal ve mesleki destek programları oluşturulmalı; toplumla yeniden
bütünleşmeleri sağlanmalıdır. Bu model, yalnızca cezaevlerini boşaltmakla kalmayacak, suçun tekrarını da azaltacaktır.
Sonuç:
Türkiye’de ceza adalet sistemi, yalnızca suçla mücadele değil, toplumsal barışın yeniden
inşası için bir fırsat alanı olmalıdır. Hukukun üstünlüğü, insan onuru ve adaletin eşitliği ilkeleri temelinde yapılacak reformlar, hem toplumun devlete olan güvenini güçlendirecek hem de Türkiye’yi demokratik standartlara
yaklaştıracaktır. 16/10/2025
Kaynakça:
Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü (CTE), 2025 İstatistikleri
Avrupa Konseyi SPACE I Report, 2024
AİHM Kararları: Demirtaş/Türkiye (2020), Kavala/Türkiye (2022)
İnsan Hakları Derneği (İHD) 2024 Cezaevi Raporu
Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ) 2024 Dünya Basın Özgürlüğü Raporu
TBMM İnsan Hakları Komisyonu, “Terörsüz Türkiye Projesi Görüşme Tutanakları”, 2025
Avrupa Konseyi Denetim Komitesi Raporu, 2023
